MUŞ´un "ALTIN" OVASI

30 Nisan Muş´un kurtuluşudur. Eskiden kurtuluş günlerinde; okullar, resmi kuruluşlar, sivil toplum örgütleri kuruluş gayelerini belirtmek için bir sürü etkinlikler yapardılar. Bunların başında Zirai Donatım Kurumu, ziraat aletleri ile Alparslan Devlet Üretme Çiftliği tarım aletleri, damızlık, büyük ve küçükbaş hayvanlar ile Ziraat Odası büyük çiftçiler ile bayram seremonilerinde bulunurlardı.

Esnaf derneklerine bağlı berberler, demirciler, sobacılar kendilerine göre hazırladıkları malları teşhir ederlerdi. Gençlerimiz spor kulüpleri ile folklor ekibi ile formalarını giyerek kortej geçişinde bulunurlardı. Bunları neden söylüyorum biliyor musunuz? Muş´un değerlerini teşvik etmek amacı ile bu kurtuluş gününde halka anlatırlardı. Şimdi çok şükür bu saydıklarımdan hiçbirinin eseri kalmadığı gibi, kurtuluş günü kutlamaları da eski değerlerinde yapılmamaktadır.

Bu topluma istihdamı artıracak bütün tesislerimiz kapatılmış, özelleştirilmiş yerlerine ucube binalar dikilmiştir. Muş süratle çarpık kentleşmenin temeli olan betonlaşmayı gerçekleştirmiştir. En acı olanı da 95 km boyunda, 45 km eninde olan ülkemizin sayılı ovalarından altın ovamız, süratle ve acımasızca tarıma elverişli arazilerin beton yığını haline getirilmesi, hem de her gün yetkililerin gözlerinin önünde elden çıkarılmasıdır. 

Ovamız, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerine tarımsal ürünlerini üretmekte planlanmış olup, ilk etapta iki regülatör sulama amacı ile yapılmış ve bunlara ilaveten yine Alparslan-1 Alparslan ve 2 Barajlarının yapımı gerçekleştirilmiştir. Gelin görün ki çarpık yapılaşma ve betonlaşmanın korkunç resmi, ovamızın tarıma elverişli arazileri beton yığını haline getirilmiş, yeni yerleşim yerleri ovanın her tarafına serpiştirilmiş, neredeyse tarlalar gözükmeyecek hale getirilmiştir.

Ben siyasi hayatımda 3 projenin ilimize uygulanması için o zamanki merhum Belediye Başkanımız Necati Kalsın´la bu projelerimizi gerçekleştirmek için çok gayret sarf ettik. 

Bu projelerimizin başında Kale Mahallesinin istimlâki yapılıp, Kale´nin üstüne bir sanatoryum yaptırılması düşüncesindeydik. Planlama buradan başlayacaktı. Bunun için o zamanki Sağlık Bakanımız Yıldırım Aktu´na ile görüşüp, bu düşüncemizin gerçekleştirilmesinde yardımını talep etmiştik. Büyük bir memnuniyet ile kabul etmişti. İki tane ekspertizi Muş´a göndererek, gizlice etüt çalışmalarını yapıp, sanatoryum yapılması uygun olacağını rapor edip, Bakanlığa arz etmişlerdi.

Bunun için Belediye Meclisi kararı gerektiğini yetkililer bana söyleyip, ben de başkanıma bu konuyu söylediğim vakit, belediye başkanım büyük bir sevinç ile Belediye Meclisi´ne söylemiş. O zaman Milli Selamet ağırlıklı olan Belediye Meclisi, belediye başkanın her önerisini reddettiği gibi bunu da reddetmişti.

İkinci planımız; Muş´un yeni yerleşim yerini Karni tarafından Pamuklu Bağlarını içine alabilecek şekilde Kavar, Güzeltepe Köylerini içine alarak demiryolunun üst tarafına kaydırmaktı. Ve de 3. olarak Muş Ovası´nı gözümüz gibi kollayıp, yeni yerleşim yerlerine müsaade etmemekti.

Şartlar müsait olmamakla beraber bu politikalarımızı gelecek nesillere aktardık. Heyhat, Muş´u bu projelere layık görmemişler. Şimdi yapılan işlerin Muş´lunun derdine derman olmamaktadır. İşsizlik, yoksulluk, fukaralık, hat safhasındadır.  Evlatlarımızın geleceği parlak değildir. Kısa zamanda istihdamda arttırıcı projeler uygulayıp, Muş´luyu kara düşüncelerinden arındırmak olacaktır.